Dün biraz erkenciydim...yani erkenci demek benim için iş vaktinde gitmeyi başarmak demek, yoksa öyle "erkenden" gitmek falan gelmesin aklınıza sakın:) sanırım erkenci olmaktan gelen bir rahatlık vardı üzerimde...yani istanbulun o insanı evinin kapısından iş yerindeki masasına kadar alıp atan temposundan çıkmış gayet ağır aksak ilerliyorum...ve çok tuhaf...metrobüse oturduğum an birşeyler oluyor...
bir garip farkındalık...mekanın, kendimin...o telaşın içinde kaybettiğim, savrulup gitmesine göz yumduğum varlığımı tekrar farketmek...bilmem nasıl anlatılır ki? kendini kütlesi,hacmi,eylemsizliği olan bir varlık olarak farletmek şeklinde bir farkındalık...çok tuhaf...rahatsız edici,tekinsiz bir his...
ve bugün...hayatın ritminin yavaşlayıp varlığı acımasızca gözlerimin önüne sermesinden hoşlanmıyorum....evden yine geç çıkıyorum, koşa koşa gidiyorum işe...aklımda sadece acaba bugün kızacaklar mı??? evet bu daha güzel...
ve şimdi anlıyorum...son dakika insanı ben..sevmiyorum sindire sindire yaşamayı...apar topar olsun, çaktırmadan geçsin...öyle sıkış pıkış olsun ki beni öyle bırakıver misin metrobüsün ortasında bir kütle, bir hacim..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder