dolanmaca, belgelemece, ifşa etmece!

bıdı bıdı bıdı....

17 Ocak 2010 Pazar

nou sommes déplacé...alles...terkedilmiş koltukları çeken kızdan terkedilmiş şemsiyeleri çeken çocuğa sevgilerle....*

şemsiye demiştim...kamusal alanın içinde bir gerilim alanı belki de...var edilebilen ve yok edilebilen mobil bir kişisel alan...yağmurda birinin şemsiyesinin altına girmekle üşüyünce evine dalıvermek aynı şey miydi???

her bir şemsiye kamusal alana izdüşümümüzü bırakır gibi aslında..."burası şimdilik de olsa benim"der gibi...belki de geçici bir mülkiyet alanı...belki de öyle olduğu için kendimi tutamayıp dalıverdim...aynen görüğüm her açık perdeden içeri bakmaktan kendimi alamadığım gibi...özel mülkiyet...benim demek...ait ilan etmek...
peki ya terketmek...terkedilmiş bir mülkiyet...sokağın kenarına atılmış bir kişisel alan...o kadar ait olmuşsa neden atılmıştır ki bir kenara??

bir zamanlar kendimizi çok da güvende, "ait" hissettiğimiz bu mekan(cık) tan neden vazgeçmişiz ki...onu da mı tüketmişiz?? ne yapmış ki bunu hakedecek...alt tarafı kumaşı yırtılmış biraz, belki sadece demirinden çıkmış kılıfı...ama hiç uğraşmamış mıyız onun için???

ama biz hiç ait olmamışız ki...yırtılmış yenisini almışız...bir zamanlar "mülkiyetimizmiş"..bizi onca yağmurdan korumuş, bize emek vermiş...ama biz ilk hatasında terketmişiz...çöp etmişiz "benim" dediğimizi...aynen biraz daha kazanınca eski "evimizi" yeni "konutumuza" değiştiğimiz gibi...o mekanın bize ait izlerinden kopuvermişiz bir anda..ne için? belki de sadece "rezidans" diye mi??? tüm anılarımıza sırtımızı dönmüşüz...neden boyası mı dökülmüş...tesisatı mı eskimiş..yenilenemez miymiş?? kumaşı mı yırtılmış, demirinden mi çıkmış...takamaz mıymışız??

bırakıp gittiğimiz bir ev...sokağa bırakılmış bir şemsiye..."mülkümüzmüş" ama hiç bizim olmamaış...belki bir gün sevgilimizle yürümüşüz onun altında...bir sürü anı kazınmış o yırtık kumaşa...ama anılar değmezmiş saklamaya,uğraşmaya bu "at-yenisini al" dünyasında...ne de olsa anılar da atılabilir,yenisi alınabilir olmuş...

sokak kenarında kalmış şemsiyeler...kırık dökük...neler biliyor...neler yaşamış...bir bu kız mı merak etmiş hikayelerini, konuşup sormak istemiş...düşünmüş ne kadar hüzünlüler diye...

cihan'a çok teşekkürler...bu dünyada, bu zamanda kimin dikkatini çeker ki sokak köşesinde duran hüzünlü bir şemsiye...o çekmese, ben yazmasam...öyle unutulur gider...tüketilir...herşey gibi...
**fotoğraflar: cihan karapınar

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder