dolanmaca, belgelemece, ifşa etmece!

bıdı bıdı bıdı....

13 Aralık 2010 Pazartesi

karnını kaşıyan adam....gecekondusu yıkılan teyze...tuzla da bir ceset..bienalde bir entel...ne alakası var bunların????


bir bienal daha geçti...daha diyorum ama ben ilk defa gittim...sanata saygım sonsuz ama bu yüksek kültüre dair işler hep biraz içimi kaldırmıştır...hele şu soru yok mu...yani ne oldu?? serginin sonuna içi oyulmuş bir ekmek koyduk da ne oldu?? evet biliyoruz ekmeğin en güzel kısmını zenginler yedi...ötekilere kabuğu kaldı...küçükken de bize hep asıl vitamini kabuğunda dediler..hep bildik, hep kandırıldık...ama ne oldu yani?? sonuçta en tasarım mağazalardan giyinip en kör göze çomak ebatta jiplerle binip geldiniz bu bienale..sponsorlarınızı da astınız kocaman duvarlara ( neymiş kendini eleştiriyormuş) ne oldu yani....iyi işler vardı da...ne yani??
bienalle uzaktan yakından ilgili olan herhangi biri o saçma soruyu bir kere sordu mu???
tam bunları düşünürken...feriköy rum lisesi ayağına geçmişken sevgili bienalin, özgür gürbüz'ün muhteşem yaratcı direniş örneği çalışması duruyordu kapının önünde...işte bunu beğendim!!!


ya işte şöyle!azıcık silkin yakanızı şu kurumsallıktan. modernite boşuna mı çıkardı dünyanın çivisini.?bir işe yarasın bari...sokağa çıkın ey sanatçılar...koçun altından çıkın da sokağa buyrun dedirtti...tabi ki bu benim müze kavramıyla yaşadığım sonu gelmez uzlaşmazlıkla da ilgili bir durum...ben sevmiyorum, bilen bilir...kimse bana istanbul modern deki sanatın kamusal olduğunu anlatamaz...ya da en kamusal denen tate modern in bile...gittimhiç kamusal hissetmedim...bizim ev daha kamusal valla:))) hele ışıkları açınca varımız yoğumuz ortada:)))
neyse....
sonuşta evet tuzla vardı...gerçekti...koç un görmesi gerekmezdi gerçekliğinin meşrulaşması için...kasım ayında kaybettiğimiz Mahmut Altınöz ve Ercan Sanar ile beraber 2009'da 15 işçi ölmüştü...neyle ölmüştü???
tam bunları da düşünürken,bir kaç gün sonra, express'te beni benden alan bir fotoğraf gördüm....evet evet dedim..bu dergiyi seviyorum!!!yalvardım duyan varsa...roll bitti, ekonomik nedenlerle...ne olur express de bitmesin diye...


evet insan nerede yaşar...bunu sordunuz mu hiç??? istanbulda sıcak evinizde otururken TOKİ diye bir canavarın tonlarca insanı kapı önüne koyduğunu bildiniz mi?? bilmediniz...onları sevmediniz...hatta tiksindiniz..belki de o elit sanatsal ortamlarınızda ezilenlerin acısıyla prim yaparken mahallenizde görünce kafanızı çevirdiniz...karikatürlerde kıro, maganda ilan etmek geldi kolayınıza...işte bu yüzden de hiç almadım o dergileri...komiklerdi...ama durdukları noktayı hiç anlayamadım...bence öyle değilmiş gibi olsalar da onlarda bu yüksek kültür kesimin biraz daha eğenceli kısmıydı...maganda tiplemesiyle bu insanların kaderini çizmek hiç rahatsız etmedi onları...ne olacak canım...azıcık mizahtan kime zarar gelirdi...
işte böyle kızdım....tüm elitlere...üzerinde yükseldikleri koca bir insan yığınını bu kadar görmezden gelmelerine...fotoğraflarını çekip müzelerde sergilemelerine...binlerce liraya satıp pahalı içkilerle kokteyller yapmalarına...kızdım tabi ki...karnını kaşıyan adama gülenlere...sonra karnımı kaşıdım...neden ki dedim insanın karnı kaşınamaz mı??
yeni yılın ilk yazısında kızgın göründüm belki ama kızılmayacak durum değil...bir daha da gitmem diyesim geldi sonra bienale ama yine de gideceğim sanırım...öğrenci olduğum ve beleşe girebildiğim sürece...ama ezilenleri, ötekileri para makinasına çeviren sanat anlayışına para hiç bir zaman vermeyeceğim..bundan eminim....


http://ozgurgurbuz.blogspot.com/2009/09/insan-neyle-olur.html
EXPRESS-enternasyonel şalala-aylık dergi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder